Konfor alanı, ustalık alanı mı yoksa duraklama noktası mı?

Asıl mesele, nerede ustalaşıp nerede sınırları zorlamak gerektiğini bilmektir. Bazen en büyük risk, hiç risk almamak değil, yanlış riskleri almaktır.

Konfor Zonu” hakkında görseller, postlar ve makaleler o kadar yayıldı ki, zaten FOMO takıntısıyla hiçbir bilgiyi kaçırmama konusundaki aşırı ısrarımız da görseller ve anlatımların bir kısmında daha anlaşılır ve hatta biraz abartılı hale gelmesine neden oldu. Sürekli konfor alanından çıkma çağrıları, gelişimi teşvik etmek yerine bazen bilinçsiz bir kaygı yaratabiliyor. Sanki daha iyiye geçmenin, kendini geliştirmenin, görevde iyileşmenin, işyerinde mutluluğun formülü bu ve birtek bu.

Konfor Zonu / “Konfor bölgesi”, her şeyin tanıdık, rutin ve güvenli olduğu psikolojik bir durumdur. Ancak bu alan her zaman bir “düşman” değildir. Ustalık kazanmak, verimliliği artırmak ve sürdürülebilir başarı için bazen konfor alanında kalmak da gereklidir. Asıl mesele, ne zaman içinde kalıp ustalaşacağımızı ve ne zaman bilinçli şekilde dışına çıkmamız gerektiğini bilmektir.

 Bu durumda iken:

1-Görevler geçmiş deneyimlere de dayanarak yönetilebilirdir.

2-Risk minimum düzeydedir ve belirsizlik düşüktür.

3-Performans tutarlıdır ancak mutlaka iyileşme/gelişim göstermez.

4-Zorluklar öngörülebilir olduğundan çok az duygusal rahatsızlık hissi vardır

Peki bu durum kişi için ne zaman, bir çalışan rolünde olan insan için ne zaman etkili bir bakış açısıdır. ?

Genelde bu kavram “Konfor Zonundan Çıkın!” diye kullanılır. Tamam , harika. “Çıkmak istiyorum ama ne demek”

Birisi (bir kişi, bir yönetici, bir şirket) size “konfor bölgenizden çıkmanızı” söylediğinde şunu söylüyordur:

Kendinizi mevcut becerilerinizin ötesine itin. Yeteneklerini geliştirmek için en iyi versiyonunu ara veya kişisel gelişime yönel

Belirsiz hissettiren yeni bir şey dene. Kişisel olarak sınırlarını zorla, geliş

Adaptasyonu zorlayacak bir mücadeleye girişin. Dayanıklılığını artır!

Bunların ifade etmek istediği şeyi yapmaya gayret etmekte sakınca yok. Danışanlarım ve karşılaştığım şirket kültürleri arasında sıkça rastladığım “Fedakarlık olmazsa olmaz” demek gibi “konfor zonu” da şu durumlarda manipülatif olarak kullanılabilir. Bu tuzağa inanın pek çok iyi niyetli yönetici düşebiliyor. İşletme koçlarının bile başarının temelleri olarak tavsiye edebildiği bazı mottolar şirket kültürlerini ele geçiren virüsler gibi yayılıyor. Bu tavsiye maalesef her şirket ve her birey için ancak doğru zamanda ve doğru biçimde yapıldığında etkili olabilir ve bu anlamda doğru mesajı aktarmak çok önemli.

Belirsiz Yönlendirmenin Gerekçesi: Yapılandırılmış bir plan olmadan çaba talep etmenin belirsiz bir yolu.

Kurumsal Aşırı Yük: “Büyüme” adına çalışanları sağlıklı sınırların ötesine itmek.

Uyum Baskısı: İnsanları kendilerine uygun olmayan davranışları benimsemeye zorlamak.

Maalesef bunların yolu açık iletişim, eğitimler veya kişileri olduğu gibi kabul edip sabır ve sevgiyle onlara doğru sorular yöneltmek ve sıkmadan baskı altında hissettirmeden gelişmelerine olanak sağlamak!

Peki Konfor zonundan çıkma söylemlerini içselleştirmek isteyen, bu bilginin ne için talep edildiğini aşıp gerçekten kendine birşeyler katmak isteyenler nasıl bakmalı?

Öncelikle sakin olun. 🙂 Hiçbirşey kaçırmadınız. “Konfor zonu” konusunda ve bundan çıkma davetinde müthiş blgiler ve ruh halinize, kendinizi güzel sorgulayacağınız bilgi ve bakış açıları var. Ve son olarak, hayır sürekli konfor zonu dışında olmak zorunda değilsiniz. Sürekli konfor zonunda oturuyorsanız da gelişiminizi engelliyuorsunuz. …Haydi harekete geçin ama amacınızı ve risklerinizi iyi değerlendirin!

SÜREÇ:

Dengeli ve kendinizi bitirmeden sürdürebileceğiniz ama aynı zamanda gelişim sağlayabileceğiniz performans için konfor zonu ve diğer bölgelerin yaklaşık çalışma yaşamımızdaki kullanımı bu oranlarda olmalı:

%80 konfor bölgesi (uygulama, ustalık kazanma ve istikrar alanımız).

%15 esneme bölgesi (öğrenme, deneme, kontrollü risk alma alanımız).

%5 panik bölgesi (alışılmadık konular ve görevler, büyük sıçrama alanı ve kriz modu dönemleri).

BAKIŞ AÇISI:

Büyüme rahatsızlık gerektirir ancak aşırı stres tükenmişliğe yol açar. Öğreniyor musun yoksa sadece mücadele mi ediyoruz bunu kontrol etmeliyiz?

Sağlıklı mücadele başka şey kişiyi ezen ve gittikçe sınırlarını daraltan kaygı başka;  denge olmalı. Bir öğrenme bölgesine mi giriyorsunuz yoksa panik bölgesine mi itiliyorum; vaziyeti incelemeliyim?

Gönüllü rahatsızlık ilerlemeye ivme kazandırır. Zorunlu rahatsızlık ise çoğu zaman dirence yol açar. Bu mücadeleyi siz mi seçiyorsunuz yoksa size dayatılıyor mu?

YANILGILAR:

Dikkat edelim “Konfor bölgesinde kalmak durgunluk demektir” gibi bir bakış açısınıa geçiyorsak YANLIŞ; Aslında konfor zonu sizin bir bir ustalık yeriniz olabilir. Sık tekrar becerileri geliştirir.

Ayrıca  “Büyümek için her zaman konfor alanınızın dışında olmalısınız” YANLIŞ; Aslında büyüme döngüler halinde geröekleşir. Önce genişleriz sonra stabilizasyon olur, yansıtırız ve ardından başka bir güçle esneme öncesi döneme geçeriz ve böyle devam eder…

Dikkat “Konfor alanınızın dışına çıkmak büyük riskler almak demektir”, Hayır böyle değil; Akıllı, hesaplanmış zorlamalar çok önemlidir; nispeten ortalama bir riske göre küçük, yönetilebilir zorluklar sürdürülebilir büyümeyi sağlar.

Değerli çalışanlarımız başka bir deyimle şirketlerimizi nitelikli çalışanlar yukarı taşır. Ne tek başına patronlar, ne teknolojik donanımınız, ne sermayeniz ne de hammaddeniz/ürününüz bunu yapacak. Elbette etkili olacak ama nitelikli çalışanlarınızı işgücü planlamanızda varedebildiğiniz sürece yükseleceksiniz.

Konfor zonu öcü değil; bu zamanlar veya davranış şekli sizin gücünüzün temelini teşkil eder.  Zondan dışarı çıkmak bir araçtır, kural değildir. Hedeflerinize hizmet ettiğinde esneme ve panik bölgelerinde bulunmayı kullanmak iyidir. En iyi büyüme uçlarda olur, serbest düşüşte değil; dışarı adım atın fakat genellikle niyet ve stratejiyle…